8 MART DÜYA ÇİÇEK GÜNÜ MÜ?

 



Kadının yanarak, sömürülerek; etinden et, kanından kan vererek; kadın varlığının kabul günü olarak tarihe geçen 8 Mart, anlamlı bir gün olmaktan çıkıp Dünya Çiçek Gününe evirildi.

 Sizce de komik değil mi? Hatta azıcık derin düşünmeyle traji-komik bile diyebiliriz.

Madem böyle bakıyorum o zaman şöyle bir soru da gelecek: Çiçek günü diyerek küçümsediğin bu özel günde ne olsa daha değerli olurdu?

Tıpkı 23 Nisanlarda olduğu gibi tüm yönetim kadrolarına kadınları geçirip bir günlüğüne dünyayı onlar mı yönetsin? Mesela bizim meclise o gün için erkek vekillerin eşleri gelsin. Şöyle ağız tadıyla saç saça dövüşler filan mı izleriz yoksa hanımefendiliğin portresini çizen davranış ve kararlar mı görürüz?

Ya da tamamen tüm vekiller geri çekilsin, bir günlüğüne ülkenin çeşitli noktalarından kadın temsilciler mi atansın? Harbiden bir günlüğüne gelen o kadınlar, aynı gün mecliste daimilik oylaması yapıp geçirdiklerini düşünsenize. Kazara cumhurbaşkanı da onaylarmış mesela. Üstelik kadınsı sezgileri olağanüstü, bilgi-birikim-tecrübe yeterlilikleri üst düzey, farkındalıkları yüksek kadınlar meclisi olursa o meclis? Uffff!... Hayalin güzelliğine bak… Çiçek olurdu memleket, çiçek… De… Kaçıncı günde ülkede ihtilal olurdu bilemedim. :(

Hayalini kurmak güzel ama ille bir yerinde bir terslik, bir sıkıntı çıkacağını hissediyor bilinçaltımız. Hiç öyle uzun boylu değil diyecek anti güçlerin çıkacağını seziyoruz. Bu yüzden olsa olsa, kürsülere çıkıp şiir okusunlar, yemek tarifleri versinler, en iyi ütü nasıl yapılır tüyolarını paylaşsınlar filan olur bunun alt düzey yanıtı. Yani kadından ne kadar uzak tutulursa yönetimler, o kadar rahata erer, erkek egemen güçlerin işleri. Öyle ya, biz ne biliriz hangi ülkeye hangi savaş açılır yahut milyonlar tek kerede nasıl katledilir aklımız ermez bizim. Biz yapsak yapsak barış yaparız, gencecik çocukların ölümüne dur deriz filan. Maazallah tabii. Boşuna mı demişler saçı uzun aklı kısa diye. Elimizin hamuru ile erkek işlerine karışmamamız lazım.

İşte bu yüzden 8 Mart, kadının sorunlarının konuşulmasından çok, kadını bir parça gülümsetecek bir buket çiçekle geçiştiriliyor. Aman sussun da bir buket çiçek dediğin de nedir gibi anlıyorum ben bunu. O yüzden çiçek böcek işlerine kıl oluyorum.

Tam burada çiçek isteyen kadına çeviriyorum açıyı. Kadın o noktada Çiçek bile almadı denyo mu diyor yoksa Yine çiçekle geçiştirdi, insan şöyle elmas bir takı alır mı diyor? Kadının buradaki cılız varlığının altında yatan realite nedir? Kadın gerçekten çiçek ya da hediye mi istiyor yoksa razı mı oluyor?

O değil de yukarıdaki gibi yarışmalar erkekler tarafından düzenlenecekse, o yılın en hunharca işlenen kadın cinayeti yarışması yapsınlar örneğin. En iyi tacize ödüller versin, en sömürgeci patronları alkışlasınlar. Eh, belki yapıyorlardır da o yüzden bir türlü ardı arkası kesilmiyordur katliam gibi cinayetlerin…

Canım sıkılıyor… Yılda bir güne kadının adının verilmesine de gıcık oluyorum zaten. Bilirsiniz belirli günler toplumda en az kıymete sahip varlıklara verilir. “Hayvanları Koruma,” “Çevreyi Koruma,” “Dünya Su Günü,” “Dünya Şiir Günü” vs vs… Bunun anlamı, o kadar değersizler ki bari bir güne adını vererek arada hatırlamış olalım kabilinden…

Pih!..


Yorumlar