Dilini eşşek arısı...


Salondaydık. Kütüphanenin hemen önündeki masaya oturmuş mırıldanıyorduk ikimiz. İkimiz dediğime bakmayın, yine benden bir parça idi karşımdaki. Yani kendim. Yumuşak bir sohbet anıydı ama sohbetin ne konuda olduğu pek belli değildi ilkin. Sonra aniden:
“Şu videoyu anımsıyor musun?” dedi.
“Hangisini?” diye sordum.
“Dur göstereyim sana.” dedi ve odanın bir duvarını kaplayan dev bir görüntünün önünde kalıverdim. Tavana, karşıya ve odanın her yerine baktım, ortalıkta projeksiyona benzer bir alet yoktu.
“Nasıl yaptın bunu?” dediğimde,
“Boş ver, izle!” dedi.
Kendimin bana yaptığı şakalardan biri olsa gerek deyip, izlemeye geçtim ve elbette hemen anımsadım. Nitekim daha evvel de birlikte izlemiştik. Kurtulamıyorum ki ondan! Ben nereye, o da oraya.

Duvardaki videoda, şu herkesin bildiği, Fransız’ın “I would like to buy a hamburger.” cümlesini bir türlü telaffuz edemeyişi vardı.
“Bak bak, nasıl zorlanıyor Fransız!” dedi. Video bitti, ama ben adamın zorlanmasındaki komikliğe dalmış gülmeye devam ediyordum.
“Gülme!” diye gürledi.
Bismillah!
“Niye, neden gülmeyeyim? Komik değil mi?” diye sordum.
“Elbette komik değil! Fark etmiyor musun, bu bir dil emperyalizmi!”
“Nasıl? Anlamadım.”
“Bak şimdi, dünyada kendi diline en çok değer veren ulus Fransızlar değil mi?”
“Evet.”
“Görmüyor musun? Filme bak! İngilizce Fransız’a öğretiliyor! Yani cebren ve hile ile o ulusa bile öğreteceklerini savunuyorlar!”
“Yuh! Şimdi de Fransız Milliyetçisi mi oldun?”
“Hayır. Yeryüzünden milliyetçiliğin kökü kazınana kadar Türk Milliyetçisiyim ben!”
“Kök? Kazınmak? Emperyalizm? Ne oluyoruz yahu?”
“Uyu sen uyu… Adamlar, bilinçaltı çalışması yapmışlar bu videoda. Dil konusunda en hassas milletin bilinçaltına, 'biz öğretiriz'i şırınga ediyorlar.”
"Komplo teorisyenleri gibisin ha!"
"Hayır! Bu çok açık ve bariz. Zaten her mene pisliği bu tarz filmlerle enjekte etmiyorlar mı?"
“Haklısın galiba. Peki, bu filmde İngilizce bir Türk’e öğretilse ne diyecektin?”
“Bize mi? Güldürmesene beni.”
“Niye?”
“Yahu bizi zorlamaya ne hacet! Bize “Eşeğin Ziki”ni İngilizce söyle, ertesi gün dükkan ismi yapar, kocaman tabelayla asarız. Olmadı tişörtlere basar, gençlerimize giydiririz.”
"İşte bu konuda kesinlikle haklısın! Peki neden? El alem kültür emperyalizmine karşı direnirken, biz neden kendiliğimizden içine giriyoruz?”
"Bizde yabancı olana karşı özel bir merak var. Anlaşılmayanı daha çok sever ve matah sanırız biz. İşte ondan!" 
"..." 


Notum: Kendimin, “Uyansan ve bunları yazsanaaaa!” ünlemiyle gözlerimi açtığımda yataktaydım ve sabahın altısıydı. Yazdım, videonun linkini de ekledim. Bakalım sizler ne diyeceksiniz?

Yorumlar

  1. Ata Kemal Şahin15 Kasım 2011 10:53

    Bu konu beni de çıldırtıyor! Her yere İnciluzca yazmaya öyle meraklıyız ki. Bu konuda bir de blog yazmıştım. Sevgiler.
    http://blog.milliyet.com.tr/bu-bizim-turkcemiz--korumamiz-gereken-/Blog/?BlogNo=200589

    YanıtlaSil
  2. Zevkle okudum blogunuzu.. Ve yerden göğe haklısınız! Adamlar buraya gelseler, kendi memleketlerinde sanacaklar!"Bizim güzel Türkçemizin" onların dilinden farkı, daha zengin ve daha zeki oluşudur. Bilirsiniz, dillerin de kendilerine göre yani ulusuna göre zeka düzeyleri vardır. Ve bana göre dünyanın en zeki dillerinden biridir Türkçe. Fikriniz fikrimdir, değerli yazar dostum. Çok teşekkür ederim hem katkınıza hem de blogunuzun linkine. İçten saygım ve selamlarımla. Emine Supçin

    YanıtlaSil

Yorum Gönder