BİLİNÇLİ MİSİN? ALOOOO?

 


Dan Brown’ın son kitabı Sırların Sırrı’nı okurken yukarıdaki başlığı atmış ve tek bir sözcük bile yazmadan sayfadan çıkmışım.

Şimdi kitap bitti ama o gün için ne diyecektim acaba diye hindi kuşu gibi düşünüyorum. Öyleyse en baştan başlayalım.

İlk soru: Bilinç nerede üretilir? Bakın “nedir” demiyorum, nerede üretilir?

(Ne yani bilincin bir fabrikası varmış da bizim mi haberimiz yokmuş, diyesi geliyor insanın. Madem bir yerde üretiliyor; Amerikan başkanı bizimle dalga geçince, “Ayyy bizi çok seviyooooo” diye düşünen malları, en azından o fabrikada işçi yapsak diye geçiyor insanın içinden.)

Bilincin nerede üretildiğinden çok aslında her yerde olduğundan, radyo dalgaları gibi gözümüzle göremediğimiz frekans olarak belki de tüm evreni ifade eden bir kavram olduğundan söz ediyor kitap. Bizim saksı gibi başımızın içinde taşıdığımız et parçası da dekoderden öte bir şey değilmiş. Ayarlı olduğu bir bilinç dalgası var ve ömrü boyunca aynı dalgadan laklak. :)

(A Haber izleyen, kendi mesut dünyasında, önündeki makarnayı kaşıklarken bahtiyar ve hamd içinde olan minik dekoderler.)

Beynimizin gerçekten bir radyo dalgası çözücüsü olduğuna, Savant Sendromunu öğrendikten sonra daha çok inanasım geldi. Hani bazen, bir trafik kazası yahut bir kafa travmasının ardından bilmediği bir dili konuşmaya başlar ya insanlar, hah işte o esnada beyin başka bir dalga boyuna ayarlanmış oluyor. Bu tür kazalardan sonra harika enstrüman çalanlar, enfes el sanatları ortaya çıkaranlar tıp tarihinde kayıtlıdır diyor kitap ki ben bunu babamla yaşamıştım. Beynine pıhtı atmış ve o esnada odada hiç birimizin aşina olmadığı bir dille konuşmaya başlamıştı.

(Tamam şimdi buldum, bizim sürüye kamyon çarptıralım(!) Ölenlerden kurtulmuş oluruz, kalanlardan da bazılarının radyo dalgası değişir, belki anlam bulur. Denemekte fayda var sanki :). )

Kitap hakkında spoiler vermiyorum çünkü reels videolarından başınızı kaldırıp kitap okumayı becerenlerdenseniz, okuma keyfiniz kaçmasın istiyorum. Ağzımın suları akarak okudum vallahi. Harikaydı. Hem bilim hem de sanat ancak bu kadar muhteşem bir kurguyla yazılabilir.

(Cavırın Dan Brown’ı! Pis mikrop! Sevdiğim yazarları kıskanıyorum, ne yapiim yani. Azıcık küfür de edesim var ama şimdilik dursun.)

Dönüp bakınca başlık anlamsız kaldı değil mi? Çünkü bilinçsizlik diye bir şey yok sanki. Herkes nasibi olan dalgadan, dalgasına bakıyor.

Dalga boyunuz ya da bandınız geniş olsun dileğimle…

(Dileğin salaklığına bak hele! Ne yani daha çok acı, daha çok keder ve daha derin hüzünler mi yaşasın insanlar! Bu mu istediğin gerzek?!)

Affedersin affedersin :)


Yorumlar