Yanlış arama - yanlış anlama

Ders öncesi bir andayım bugün. Bir yandan, önceki öğrenciden kalan masayı temizliyor, öte yandan yeni gelecek öğrenciye hazırlıklar yapıyorum. Bir de grip olmuşum sesim sizlere ömür. Zaman dar ve ben bir elimde bez, diğerinde hazırlık kitapları oradan oraya koştururken, telefon çaldı.

Gürültülü bir ortamdan gelen tanımadığım bir erkek sesi bir şeyler dedi.
—Anlayamadım, dedim. Adam, arkadan gelen çığrış bağrış çocuk seslerinin arasında bir cümle daha etti ama yine yakalayamadım. Çünkü hem adamın sesi uyuz, hem de gürültü fenaydı.
—Af edersiniz, siz kimi aramıştınız? diye sordum.
—Memet Memet. Memet orda mı bizim? Arkadan gelen gürültüden mi yoksa kendi telaşımdan mı bilmiyorum birden sinirlerim zıplayıvermiş.
—Memet yok, ama bir adet Hasan var. Onu versem olur mu? deyiverdim. Hem yalan da söylemiyordum neticede. Değil mi ki çiçeğimin adı Benjamin Hasan’dı, öyleyse bende bir Hasan mevcuttu.

Ben sorumu sorup kendimce kafa bulurken, adam:
—Hasan’ın ne işi var orada? Ben onu Cemal’le sanıyordum, demesin mi? “Aha” dedim kendi kendime. “Yine başlıyoruz…”

İşte tam o esnada cami imamız “Allahuekber” diyerek akşam ezanına başladı. Ezandan esinlenip, Cemal’i camiye göndermeye karar verdim.
—Birlikte gelmişlerdi zaten. Ama Cemal az önce akşam namazına camiye gitti, dedim.
—Ne? Ne zaman dindar olmuş o köpek? Kesin şu ihale meselesi yüzündendir ha! deyip, kendi fikrini onaylatmak istercesine sustu.
—Ne ihalesi, nerde? Diye sordum.
Benim karşımda hiç tanımadığım bir insan vardı, onun karşısında kim bilir kim olduğunu sandığı ben.
—Ya sen duymadın mı? Onlar Belediyede bir ihaleye gireceklermiş. Para kokusu adamı imana getirdi desene.
İş çığırından çıkıyordu ve ben sohbetin devamını nasıl getireceğimi bilemiyordum. Fakat ihale ile iman sözcüklerinin ahenkli(!) birliktelikleri sohbete devam etmemi söylüyor, bakalım neler çıkacak vatandaşın ağzından diye de merak ediyordum.

—Yahu hepsinin kumaşı aynı bunların! Din iman para olmuş ağabeycim! dedim. İşte adamın sustuğu an o andı.
—Yasin? Sen ne zamandan beri bana ‘abi’ demeye başladın? demesin mi? Meğer onca saattir Yasin’le konuştuğunu sanıyormuş garibim. Pişkinliğe vurmanın zamanıydı.
—Ne Yasin’i ağabeycim? Ben Hüsamettin, dedim.
—Hüsamettin mi? Kim Hüsamettin?
—Abi, beni tanımadın ya! Teessüf ettim ha! dedim. Adamcağız ne diyeceğini bilemedi. “Yanlış aradım,” dese, karşısında “Beni tanımadın mı?” diyen biri var. Detay sormaya kalksa onca sohbet etmişiz, bilmiyor olması ayıp kaçacak. Arkadaki gürültü ise cabası! Beni bile çileden çıkarıyordu ki kendisini delirtmiş olmalı.
—Abicim ben seni sonra arayayım, dedikten sonra “Susun lan!” diye gürleyişinin başlangıcını duydum ve telefon kapandı.

Şimdi kara kara düşünüyorum. Bu adam aynı numarayı bir daha arar mı, eğer ararsa ben ne derim? Sesim düzelmeden arasa bari. Tabii bir de Hüsamettin hikayesi bulmam lazım. Cık cık cık…

Yorumlar

  1. Ata Kemal Şahin2 Kasım 2011 10:24

    Yasin Bey, buralarda gizliden gizliye yazıyorsunuz, biz de Cemal'le camide imama kızıyoruz! 2 elham okuyup, bir de kurşun döktürsek de MB'a (Master Boss) geri dönseniz:) Özledik sizi sevgili dostum. Selamlar.

    YanıtlaSil
  2. Ne Yasin'i abicim? Ben hüsamettin, ayol :)) // Oy benim kıymetli dostum!! Ben de sizi özledim, inanın! Hem de çok..! MB, biraz daha durakoysun bakalım. Dönecek olursam muhakkak önce sizin haberiniz olacak, SÖZ! Çok teşekkür ederim, şu naif, şu güzel, şu içten yorumunuza. Varlığınızla hem gurur duyuyor, hem de onurlanıyorum. Çok teşekkür ederim... Emine Supçin

    YanıtlaSil
  3. benim de haberim olsun bizim mahalleye dönersen ablam =)

    YanıtlaSil
  4. Ya ne oldu biliyor musun? Ata Kemal Şahin, "Unuttuk mu sandınız?" başlıklı bir yazı kaleme aldı ve beni tekrar MB'de yazmaya diğer giden dostlarla birlikte davet etti. Kadının biri çıkmış, bizim dönmemizi istemediğini bunun bizim için handikap olacağını filan yazmış. Neymiş, tükürdüğümüzü yalamak olurmuş. Ben de "Aman da benim güzel tükürüğüm" adlı bir blog girdim. :))) Hehehehe :))) İşte e'le :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder