İnternet bacısı; FACEBOOK!


Bakmayın, incelik edip; ‘bacısı’ dediğime. Aslında, tam bir Roman ağzıyla, “Mahalle gacısı; facebook” demek istiyorum!!

Herkes bilir o kadınları. Ama kibarlığımızdan, ama korkumuzdan adları “Ayşe Hanım teyze”dir. Korkarız, çünkü mahalle ile ilgili tüm veriler ellerindedir ve onların diline düşmektense, at kendini aşağı daha evladır.

Genellikle ev hanımı olan bu tipler, kendisi gibi olan komşularının erkekleri evden ayrılır ayrılmaz, sabah kahvesine gelen/giden kadınlardır. Hemen, bildiği duyduğu ne varsa hepsini komşuya yetiştirip, komşudakini de kendi veri bankasına atar. Yeni data girişleri ile birlikte önceki veriler arası transferler anında yapılıp; güne öyle başlanır.

Kim, kimin kızıyla birlikte, kimin oğlu kiminle görülmüş, hangi adam hangi kadına göz süzmüş, hangi kadın kimi evine almış, hepsi ama hepsi, noktası virgülüne bunların ağzındadır. Dedim ya, dillerine düşeceğine, vur kendini daha iyidir. Hatta, çek pimini el bombasının yut! Olmadı üstüne otur. Hiç birini yapamazsan şehri değiştir.

İşte, evlerden ırak bu tipin elektronik ortamdaki tam karşılığı, bire bir Facebook’tur! Nasıl mı?
Diyelim ki; bir arkadaşınıza yorum yaptınız! Saniye sekmez, ortalıktasınız!
Önceleri “Şu şuna yorum yazdı, şu şununla arkadaş oldu,” diye paylaşımların aralarına sıkıştırırdı. Zamanla millet ayarları öğrenip, o tip verilerini ortalık yerde sergilemeyi durdurunca kafası attı bizimkinin!
Yukarıda söylemeyi unutmuş olabilirim, bu teyzelerimiz, Ali kıran baş kesendirler aynı zamanda. Ne yapar eder muhakkak öğrenir nerde neyin olduğunu.

Dolayısıyla, Face teyzemiz de ayarlardan hiç hazzetmedi tabii. Ona hareket-bereket, dedikodu malzemesi lazımdı. Birileri birilerini dürtsün ('dürtmek' diye bir eylem var ya rabbi!!), biri diğerine ne demiş görsün, kim kiminle ilişkili, kim ilişkisini bitirmiş herkes bilsin istiyordu.

Düşündü taşındı ve…

Yan tarafa bir sütun açtı! Herkes orada artık! İstesen de istemesen de yaptığın, ettiğin tuttuğun ne varsa ayan beyan ortada!

Hani sen dedikodu sevmezsin ve mahalle tipi insanlardan uzak durursun, ama ille de onlar sıkıştırdıkları yerde ne olmuş ne bitmiş hepsini sayar dökerler ya, hah işte aynısı! Az kaldı mesajlarınızı da yayında görebilirsiniz!
Ama…

En çok facebook’ta sevgili olanlara acıyorum. Yazık onlara… Hele hele yeni tanışmışlar, birbirlerini yeni eklemişlerse, yandı gülüm keten helvalar.

Farz-ı misal adamın paylaştığı bir videoyu başka bir hanımın beğeneceği tuttu, hatta bir de yorum yazdı. Zaten dişi olan evde, bilgisayar başında, ajanvari bakışlarla, sevgilisinin sayfasındaki tüm hareketleri kontrol etmektedir. Etmese bile Face Teyzesi anında yetiştirir!  “Var ya, seninkinin videosunu şu şıllık beğendi! Yetmezmiş gibi bir de yorum yazdı!” (Sen çekirdek çitlemeye devam et, millet malı götürüyor, dermiş gibi.)

Al sana püsküllü müşkül bela!

Zavallı kadın! O anda kendi beyninde kurduklarını bir Allah bilir, bir de kendisi! “Acaba bu eski sevgilisi mi? Nereden tanıyor olabilir? Kimdir, kimin nesidir? Soyadları da benzemiyor! Yoksa herkese mavi boncuk mu dağıtıyor bu namussuz?” deyip; hemen yorum yapan hanımın sayfasına hücum eder! Aha! O da ne? Duvar kapalı. Resimler gözükmüyor! “Vay mikrop! Duvarını da kapamış! Yelloz ne olacak!” iç sesleri ile cebelleşirken, adamı arar. Es kaza telefonu meşgulse yahut da duymayıp açmamışsa, bilin ki, o ilişki başlayamadan bitmiş demektir! Zavallı adamcağız..! Yorum yapan o hanımın, kuzeni olduğunu, canciğer arkadaş olduklarını bile söyleyemez, söylese de fark etmez artık. Bir kere kurt düşmeye görsün berikinin aklına! Kemirir de kemirir! (Mahalle gacıları da aynısını yapmaz mı zaten! Bire bir benziyor diyorum, var mı ötesi?)
Sonra o yan tarafta, yapılan yorumların sadece bir kısmı gösteriliyor ya, o da başlı başına bela! Bu sabah, bir arkadaş kendi durumuna yorum yapmış. Yan taraftan akanların içinde gördüm. Bizim face gacısı, “Bilmem kim, “Çok sertleşti…..” dedi,” diyor. Benim gözler fal taşı: “Ne? Ne sertleşmiş len?”  deyip anında sayfasını ziyaret ettim. Meğersem kurabiye tarifiymiş. Zaten ben de, “Acaba çamaşır makinesinde kalgonit kullanmayı mı unuttu?” diye düşünmüştüm. Fesatlıkla hiç işim olmaz nitekim(!)

Hasılı, ben bu Facebook gacısına fena halde tilt olmaya başladım… Resimdeki gibi, virüsler yese ne var ya!!
Ciguli'den facebook için; "Mahalle karısı Binnaz" :
http://www.youtube.com/watch?v=2jBYSqsvFyM&feature=results_main&playnext=1&list=PLDBB6CE576B96AE65 

Yorumlar

  1. Ata Kemal Şahin4 Kasım 2011 21:25

    Feysbuk'u ilk duyduğumda yıl 2007 idi. Çok sevdiğim bir arkadaşım şiddetle öneriyordu ve onu dinledikten sonra bunun nasıl bir felakate yol alabileceğini anlamıştım. Bir gün olsun ilgimi çekmemiştir ve de üye olmamışımdır. Tanrı, olanların da aklına mukayyet olsun. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. Emin olun en doğrusunu yapmışsınız. Benim kaydım var. Arada yazdıklarımı, beğendiğim yazıları veya videoları paylaşıyorum dostlarla. Başka bir şey daha keşfettim facebook'la: İnsanlar reel yaşamdakinden daha samimiler sanal ortamda. Örneğin, hergün görüştüğünüz bir insanın müzik zevkini bilemeyebilirsiniz. Beğenilerini fark edemeyebilirsiniz. Ama sanal ortam, realiteye giden en kestirme yolmuş gibi oluyor. İnsanların yüreklerini görüyorsunuz orada. Tıpkı MB'de yazan dostlarımızın da ruhlarını yazılarından tanıdığımız gibi. Facebook, yazar olmayanların da ruhlarını gösteriyor. Filan filan :) ÇOk teşekkür ederim yorumunuza. Var olasınız... Supçin

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. Haklısın Gök Tengri'm. En azından insan muamelesi görüyorlar ve insan siluetiyle gelmişler dünyaya... İÇten teşekkürlerim ve gönül dolusu sevgimle sana..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder